Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

birinden yana çıkmak

  • 1 συντάσσομαι

    (birinden) yana çıkmak, (birinin) tarafını tutmak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > συντάσσομαι

  • 2 сторона

    ж
    1) врз yan, taraf; yön

    бокова́я сторона́ — yan taraf

    противополо́жная сторона́ — karşı taraf

    э́та сторона́ горы́ — dağın bu yüzü

    по ту сто́рону горы́ (за горой)dağın ardında

    на той стороне́ о́зера — gülün öte yanında

    по э́ту сто́рону доро́ги — yolun berisinde

    вы́строиться по о́бе сто́роны доро́ги — yolun iki geçesine sıralanmak

    по о́бе сто́роны́ доро́ги — yolun her iki yanında

    со всех сторо́н земли́ / све́та — dünyanın dört bir yanından

    го́род со всех сторо́н окружён леса́ми — şehrin etrafı çepeçevre orman

    по о́бе сто́роны Атла́нтики — Atlantik'in iki yakasında

    мы пойдём стороно́й (в обход)dolaşık yoldan gideceğiz

    он пошёл в сто́рону ле́са — ormandan yana gitti, orman yönüne doğru gitti

    они́ разошли́сь в ра́зные сто́роны — her biri bir yana gitti

    ту́чи прошли́ стороно́й — bulutlar öteden geçti

    мы перешли́ на другу́ю сто́рону (у́лицы) — karşıdan karşıya geçtik

    доро́га прохо́дит в стороне́ от го́рода — yol şehrin açığından geçer

    отойди́ в сто́рону, не меша́й! — mani olma, kenara çekil!

    э́тот магази́н в стороне́ от нас — bu mağaza bize sapa düşüyor

    ве́тер дул с восто́чной стороны́ — rüzgar doğu yönünden esiyordu

    ста́нция запу́щена в сто́рону Вене́ры — istasyon Venüs doğrultusunda fırlatıldı

    он поверну́лся в на́шу сто́рону — bizden yana döndü

    его́ кача́ло из стороны́ в сто́рону — yalpalaya yalpalaya yürüyordu

    смотре́ть по сторона́м — sağa sola bakmak

    со всех сторо́н на сце́ну сы́пались цветы́ — sağdan soldan sahneye çiçekler yağıyordu

    сверну́ть в сто́рону — sapmak

    отвести́ кого-л. в сто́рону (для разговора)kenara çekmek

    2) разг. (местность, страна) diyar; memleket

    да́льняя сторона́ — uzak bir diyar

    тоска́ по родно́й стороне́ — memleket hasreti

    на чужо́й стороне́ — gurbette, yad ellerde

    3) (поверхность, бок предмета) yüz; taraf

    лицева́я / пра́вая сторона́ мате́рии — kumaşın yüzü

    обра́тная сторона́ моне́ты — paranın ters tarafı

    с обе́их сторо́н магнитофо́нной ле́нты / плёнки — teyp bandının her iki yüzünde

    пиши́те то́лько с одно́й стороны́ (бума́ги) — kağıdın sadece bir / tek yüzüne yazın

    поста́вь и другу́ю сто́рону (пластинки)öbür yüzünü de çal

    с одно́й стороны́, он прав, но... — bir bakıma haklıdır, ama...

    обсуди́ть вопро́с со всех сторо́н — sorunu her bakımdan / yönden ele almak

    с како́й (бы) стороны́ ни посмотре́ть — hangi bakım açısından bakılırsa bakılsın

    5) (аспект, признак) yan, taraf, cephe

    фина́нсовая сторона́ де́ла — işin parasal / mali yanı

    сла́бая сторона́ докла́да — raporun zayıf yanı

    6) мат. kenar

    сторона́ треуго́льника — üçgenin kenarı

    сто́роны угла́ — açının kenarları

    7) (в переговорах, споре, на суде) taraf

    проти́вная сторона́ — юр. hasım taraf

    сто́роны в спо́ре — anlaşmazlığa taraf olanlar

    зако́н на ва́шей стороне́ — kanun sizden yanadır

    ты на чьей стороне́? — sen kimden yanasın?

    стать на сто́рону кого-л.birinden yana çıkmak

    потерпе́вшая сторона́ — юр. mağdur taraf

    ••

    ро́дственник со стороны́ отца́ — baba tarafından akraba

    мы, со свое́й стороны́, подде́ржим вас — biz kendi payımıza sizi destekleyeceğiz

    с одно́й стороны́..., с друго́й стороны́... — bir yandan..., öte yandan...

    Русско-турецкий словарь > сторона

  • 3 pour

    1 destiné à -(y)e, için, -den yana
    être pour qqn, qqch bir şey ya da birinden yana olmak

    Je suis pour ce candidat. — Ben bu adaydan yanayım.

    Il est pour. — O bundan yana.

    2 ol- [oɫ'-]
    3 yerine [jeɾi'ne]
    4 par rapport à göre [ɟœ'ɾe]
    5 vers doğru [doː'ɾu]
    6 için [i'ʧin]
    7 yüzünden [jyzyn'den]
    8 karşılığında
    9 afin de (avec l'inf.) -mek için
    pour que (avec le subj.) -mesi için

    J'ai tout fait pour qu'il vienne. — Gelmesi için herşeyi yaptım.

    Dictionnaire Français-Turc > pour

  • 4 schlagen

    schlagen <schlägt, schlug, geschlagen> ['ʃla:gən]
    I vt
    1) ( hauen) vurmak, dövmek; ( klopfen) vurmak;
    er schlug sie zu Boden onu yere vurdu;
    die Hände vors Gesicht \schlagen elleriyle yüzünü kapatmak;
    alles kurz und klein \schlagen kırıp dökmek;
    etw zu Scherben \schlagen bir şeyi kırıp paramparça etmek;
    zwei Fliegen mit einer Klappe \schlagen ( fig) bir taşla iki kuş vurmak
    2) ( Gegner) yenmek; ( Schachfigur, Spielstein) kırmak; ( Rekord) kırmak;
    er gab sich ge\schlagen pes etti;
    sie schlugen die deutsche Mannschaft mit 3:1 Alman takımını 3:1 yendiler
    3) ( befestigen) çakmak;
    einen Nagel in die Wand \schlagen duvara bir çivi çakmak
    4) ( Loch, Kerbe) açmak;
    einen Bogen um jdn/etw \schlagen bir kimsenin/şeyin etrafında kavis çizmek;
    einen Kreis \schlagen halka olmak
    5) ( Eiweiß, Sahne) çırpmak, çalkalamak, dövmek;
    das Eiweiß \schlagen yumurtanın akını çırpmak [o dövmek];
    mit den Flügeln \schlagen kanat çırpmak
    6) ( fällen) kesmek
    7) ( Trommel, Uhrzeit) çalmak;
    die Uhr hat 12 ge\schlagen saat 12'yi çaldı;
    eine ge\schlagene Stunde tam bir saat
    8) ( Greifvogel) çarpmak
    9) das Kreuz \schlagen haç çıkarmak
    II vi
    1) ( hauen) vurmak; ( klopfen) vurmak;
    sie schlug an die Tür kapıya vurdu;
    nach jdm \schlagen (tüyü) birine çekmek
    um sich \schlagen çırpınmak
    2) sein ( aufprallen) çarpmak (auf/gegen -e);
    mit dem Kopf gegen die Tischkante \schlagen başıyla masanın kenarına çarpmak
    3) ( Herz) atmak; ( Uhr, Glocke) çalmak
    4) haben o sein ( Regen) çarpmak (an/gegen -e/-e); ( Flammen) çıkmak ( aus -den)
    5) ( Nachtigall, Fink) şakımak, şakramak
    6) sein ( fig) o ( fam) ( ähneln) benzemek ( nach -e), çekmek ( nach -e);
    nach der Mutter/dem Vater \schlagen annesine/babasına çekmek
    die Nachricht ist ihm auf den Magen ge\schlagen haber midesine vurdu
    III vr
    sich \schlagen ( sich prügeln) dövüşmek, vuruşmak;
    sich um etw \schlagen bir şey için vuruşmak;
    sich auf jds Seite \schlagen birinden yana olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > schlagen

См. также в других словарях:

  • taraf tutmak (veya çıkmak veya olmak) — birinden yana olmak, birinin görüş ve düşüncesini desteklemek Benim, daha çok erkeklerin tarafını tutar gibi görünen akıl öğretmelerime hanımlar kızabilir. Ş. Rado …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boluşmak — birinden yana çıkmak, birinin dileğine uymak II, 108 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»